a) Temel İlkeler
● Milli Bağımsızlıktan ödün vermemek ve milli gücümüze dayanmak,
● Milli sınırlarımıza bağlı kalmak
● Misak-ı Milli’den taviz vermemek
● Devletlerarası anlaşmazlıkları ve iç sorunları barış yoluyla çözmek (Yurtta Sulh, Cihanda Sulh)
● Dünya barışına katkıda bulunmak
● Ulusun hayatı tehlikede olmadıkça savaşa girmemek
● Diğer devletlerin içişlerine karışmamak ve kendi içişlerimize karışılmasına fırsat vermemek
● Milli sınırlarımıza bağlı kalmak
● Misak-ı Milli’den taviz vermemek
● Devletlerarası anlaşmazlıkları ve iç sorunları barış yoluyla çözmek (Yurtta Sulh, Cihanda Sulh)
● Dünya barışına katkıda bulunmak
● Ulusun hayatı tehlikede olmadıkça savaşa girmemek
● Diğer devletlerin içişlerine karışmamak ve kendi içişlerimize karışılmasına fırsat vermemek
b) Atatürk’ün II. Dünya Savaşı’yla ilgili Görüşleri
● Atatürk 1930’lu yıllarda ileri görüşlülüğü yeni bir dünya savaşının çıkacağını ortaya koymuş ve Avrupa’daki gelişmelerin sonuçlarını açık bir şekilde ifade etmiştir.
● Atatürk aşağıdaki sözleriyle Avrupa’daki gelişmelerin ortaya çıkardığı tehlikeleri ve yeni bir savaşın adımlarını açık bir şekilde ifade etmiştir.
● “ Çok zaman geçmeden Avrupa’da bir fırtına kopacak, bu müthiş kasırga, dünyanın her tarafına yayılacak ve insanlık umumî bir harp felâketinin bütün kötülükleri ile bir kere daha karşılaşılacak…”
● “Bence, dün olduğu gibi yarın da Avrupa’nın mukadderatı, Almanya’nın alacağı vaziyete bağlı bulunacaktır. Fevkalâde bir dinamizme sahip olan bu yetmiş milyonluk çalışkan ve disiplinli millet, üstelik millî ihtiraslarını kamçılayabilecek siyasî bir cereyana kendisini kaptırdı mı, er geç Versay Antlaşması’nın tasfiyesine girişecektir.”
● “Eğer Mussolini, gelecekteki bir harpte İtalya’nın görünürdeki heybet ve azametini, harp haricinde kalmak suretiyle, gerektiği şekilde istismar edebilirse, barış masasında başlıca rollerden birini oynayabilir. Fakat korkarım ki İtalya’nın bugünkü şefi, Sezar rolünü oynamak hevesinden kendisini kurtaramayacak ve İtalya’nın askerî bir kuvvet yaratmaktan, henüz çok uzak olduğunu derhal gösterecektir.”
c) Milletler Cemiyeti’ne Giriş
● Milletler Cemiyeti sürekli büyük devletlerin çıkarlarını koruduğundan Türkiye, cemiyete girmeyi düşünmemiştir. Musul Meselesi’nde de Milletler Cemiyeti İngiltere’ye taraf olmuştur. Türkiye, İngiltere’nin geniş nüfuzu altında bulunan Milletler Cemiyeti’ne güvenle bakamadığından bu teşkilata üye olma hususunda bir talebi yoktu.
● Ancak 1930’lu yılların başından itibaren İngiltere ve Fransa’yla ilişkilerin normalleşmeye başlaması, uluslar arası alanda işbirliğine verilen önemin artmasından dolayı Milletler Cemiyeti’ne üyeliğe olan isteksizliği ortadan kaldırmıştır.
● 1932 Temmuz’unda İspanya’nın teklifi, Yunanistan’ın desteğiyle Türkiye Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur (18 Temmuz 1932). Böylece “ Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi için önemli bir adım atılmıştır.
d) Balkan Antantı
● 1933’te Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesi ile Balkanlar’da Almanların tehdidi arttı. İtalya ile Almanya arasında kurulan ittifakın Balkanlardaki devletleri tehdit etmesi üzerine Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında işbirliği sağlandı.
● 9 Şubat 1934’te nu devletlerarasında yapılan ittifakla Balkan Antantı kuruldu. Türkiye böylece batı sınırlarını güvence altına alma konusunda önemli bir adım atmıştır.
● Balkan Antantına göre; devletler birbirlerinin toprak bütünlüğün tanıyacak ve birbirlerinin içişlerine karışmayacaktır. Ayrıca birbirlerine haber vermeden herhangi bir Balkan devletiyle siyasi bir antlaşma yapmayacaklarını kararlaştırmışlardır.
e) Montrö Boğazlar Sözleşmesi
● Avrupa’da ortaya çıkan savaş tehlikesine karşı Türkiye, 10 Nisan 1936′da Boğazlar üzerindeki sınırlamaları kaldırmak amacıyla Lozan Antlaşması’nı imzalayan devletlere birer nota gönderdi. Türkiye bu notada savunmasının ve egemenlik haklarının korunması için Boğazlarla ilgili hükümlerin düzeltilmesini istemiştir. Türkiye’nin bu isteği ilgili devletler tarafından olumlu karşılanmıştır.
● İsviçre’nin Montreux (Montrö) şehrinde bir konferans toplandı(22 Haziran 1936). Bu konferansa Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Japonya, Yunanistan ve Yugoslavya devletleri katıldı. Konferans sonunda Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı (20 Temmuz 1936). İtalya’da iki yıl sonra bu sözleşmeyi tanımıştır.
● Montrö Sözleşmesi’ne göre:
1. Lozan Antlaşması’nda kurulmuş olan Boğazlar Komisyonu kaldırılarak bütün yetkileri Türkiye Cumhuriyeti’ne devretmiştir.
2. Lozan Antlaşması ile Boğazların iki yanında askersiz duruma getirilen yerlerde, Türkiye asker bulundurabilecek ve tahkimat yapabilecektir.
3. Ticaret gemilerinin her iki yönde Boğazlardan geçişi serbest olacaktır.
4. Savaş gemilerinin geçişi ise zaman ve ağırlık bakımından sınırlandırılacaktır.
5. Türkiye, savaşa girer veya bir savaş tehlikesi ile karşılaşırsa Boğazları istediği gibi açıp kapatabilecektir.
2. Lozan Antlaşması ile Boğazların iki yanında askersiz duruma getirilen yerlerde, Türkiye asker bulundurabilecek ve tahkimat yapabilecektir.
3. Ticaret gemilerinin her iki yönde Boğazlardan geçişi serbest olacaktır.
4. Savaş gemilerinin geçişi ise zaman ve ağırlık bakımından sınırlandırılacaktır.
5. Türkiye, savaşa girer veya bir savaş tehlikesi ile karşılaşırsa Boğazları istediği gibi açıp kapatabilecektir.
● Boğazlarda asker bulundurulması ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de önemi artmış ve milletlerarası dengede önem kazanmıştır.
● Egemenlik haklarımızı sınırlandıran hükümler kaldırılmıştır. Ancak Türkiye’nin Boğazlarda tek başına söz hakkına sahip olması II. Dünya Savaşı’ndan sonra Boğazlarda üs sahibi olmak isteyen SSCB ile Türkiye arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemiştir.
f) Sadabat Paktı
● İtalya’nın Doğu ülkelerini hedef olan istilâ politikasının bir sonucu olarak Orta Doğu’da ortak bir savunma sistemi kurma amacıyla Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Tahran’daki Sadabat Sarayı’nda imzalanmıştır.
● Sadabat Paktı’na göre dört devlet,
1. İlgili devletler birbirine saldırmayacaklar.
2. Birbirinin iç işlerine karışmayacaklar.
3. Milletler Cemiyeti’ne bağlı kalacaklar
1. İlgili devletler birbirine saldırmayacaklar.
2. Birbirinin iç işlerine karışmayacaklar.
3. Milletler Cemiyeti’ne bağlı kalacaklar
Paktın imzalanmasından sonra İngiltere ve ABD’de bu gelişmeden memnuniyet duyduklarını belirtmişlerdir.
g) Hatay Meselesi
● Kurtuluş Savaşı sırasında 20 Ekim 1921’de Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması’na göre Hatay ve İskenderun için özel bir yönetimin kurulması kabul edilmiş idi. Fransa, Suriye’den çekilirse Hatay ve İskenderun’un kendi geleceklerini belirleme hakları olacak, Türk parası kullanılacak ve Türkçe resmi dil olacaktı.
● Fransa, Alman tehdidi nedeniyle Avrupa politikasına ağırlık vermek zorunda kalınca 1936’da Suriye ve Lübnan’dan mandasını kaldırdı.
● Mustafa Kemal Atatürk, Milletler Cemiyeti ve Fransa’ya bir nota vererek Hatay’ın durumunun yeniden ele alınmasını ve Hatay’a bağımsızlık verilmesini istedi.
● Hatay’ın geleceğinin belirlenmesi için halkoyu yapılmasına karar verildi. Yapılan halk oylamasından sonra 2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Cumhuriyeti kuruldu. 30 Haziran 1939’da Hatay Milli Meclisi aldığı bir kararla Türkiye’ye katıldı.
Lütfen beğendiğiniz ve işinize yarayan yazılar hakkında yorumlarınızı ve teşekkürlerinizi eksik etmeyiniz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder